furkanc - saçmalıyorum

niye mi hep yalan söylerim ben yalan benim ikinci adımdır  yalanla yaşarım ben, yalanla da öleceğim göreceksin ölümden korkuyor musun yaşamdan korktuğun kadar yoksa korkmuyor musun yaşamdan hiç öldürürdün zaten kendini yaşamaktan korksaydın değil mi ben çok korkuyorum hem yaşamaktan hem ölmekten ben her şeyden korkuyorum küçük bir kız çocuğu gibi zaten benim birinci adım korkak neden yalan söylerim biliyor musun korktuğum için senden ama yalan söylediğimde hep kendimi kandırırım , seni kandırdığımı sanırken neden mi korkuyorum senden çünkü sen! beni korkutuyorsun ve çünkü ben korkuncum, seni korkutuyorum bunun için de en çok kendimden korkuyorum bunun için de en çok kendime yalan söylüyorum seni korkuttuğumu ve seni kandırdığımı sanarak

silah içinde dans eden tek mermi adına kurtuluş desek mi güçsüzlük doruklarında boğulurken saniyeler geç seneler erken uzaklardan kopan çığlık sesleri bilir misin iyice çıldırtır delileri kulaklarını kapa sımsıkı inanırsan yoktur çığlık sesleri

Selam selam, pek değerli yaşayan ölü nasıl gidiyor hayat görüşmeyeli? Tanrının müsveddesini sana aktarıyorum.  Her şeyi ben yarattım, yapamadıklarınızdan duyduğunuz acılar,  kurduğunuz boş hayaller hepsi benim eserim.  Bana kulluk edin demiyorum, sizin kulluğunuza ihtiyacım yok. Bana dua edin ne istiyordunuz? Umrumda olmayan dualarınız... Siz bütün dualarınızı kabul edeceğimi zannedeceksiniz. Sabredin, daha çok canınızı yakacağım sizin. Sabredin, size böyle bir hayat bahşettiğim için. Bana kızamazsınız, çilenizi çekeceksiniz ve canınızı alacağım sizin. Unutmayın sakın! Her şey bana bağlı, her şey. Kendini iyi hissetmek için istediğini yapabileceğini sanan ahmaklar; her şey benim için yaratıldı, sonbaharda havada uçan yaprak benim için yaratıldı tıpkı sizin feryatlarınız gibi. Açlıktan ölmek üzere olan, bana şükret verdiklerimden dolayı. Ben tanrıyım ve her şey benim elimde unutma! Beni kızdırmak istemezsin, lanetim sana bahşettiğim hayatın bir simülasyonu. Tanrılığımı ila...

aşırı sinirlendiğinde hıncını neyden aldığının önemi kalmıyor. yumruğunu indir yeterli. gerilim. o gerilme anı. dışarıdan kendinizi izleseniz gülersiniz belki, yaşamak o anı kıyamet gibi. çöplüğü karıştıran kedi, sokak ortasında gerebilir sizi. sokak ortasında yürüyen adamın adım sesleri de çöplükçü kediyi gerebilir. adım sesleri ve kedinin salyaları da çöpleri gerebilir. "nereden geldik bu lanetli yere" derler ve lanet ederler pis kokan yere. kokunun sebebi eski çöpler, yeni çöplere göre. belki eski çöpler, yeni çöpleri gerebilir. sorun belki de kedi ve adım sesleri artık çöpleri geren koku değil. gecenin delileri olsa her sokak başında, kovalasa kedileri ve sokak ortasında gezenleri de çöpler rahat etse. çöpler delileri sever, deliler de çöpleri. elinizde değil ya hiçbir şey geriliyorsunuz. şans ile devam ediyor ya hayat geriliyorsunuz. haksızlık her tarafta ya geriliyorsunuz. geçmişte kaybettikleriniz geriyor bazen de. kaybettiklerinizin sesleri geriyor. beni şu an elimdek...

Bir gece de benim istediğim olsun ve  güneş  doğmasın! Güneşi yok etmeye çalıştığım zamanlar oldu, zamanı yok etmek için. G üneş  doğmasa kasaba daha yaşanabilir bir yer olurdu, eminim. Erkenden kalkanlar karanlığı görsün ve şaşırsın istiyorum. Mavi, sarı ve kırmızıyı karıştırarak beyaz bulunabiliyorsa alakasız üç seyi karıştırarak bambaşka bir şey bulabiliriz. Köpek, hırsızlık ve kötülemeyi karıştırarak gökkuşağını bulabilme ihtimalimiz var, denemeden olmaz demeyin. Renklerden anladığım; beyaz ve siyahı karıştırarak griyi bulabiliyor olmamız. Diğer renkler beni alakadar etmiyor zaten, diğerlerine gerek de yok. Siyah en asil renk; siyah dışındaki istediğiniz renkleri istediğiniz oranda karıştırın siyahı asla bulamazsınız. G üneş  olmazsa bütün renkler de siyah olur. G üneş  ölürse renk kalmaz sadece siyah, sadece asil var olur. Kıyamet koparken en çok güneşin paramparça oluşuna sevineceğim. G üneş  iyi yalancıdır, bazen gülümseyerek etrafa ba...

Ay her zamanki gibi yukarıda. Masada ise çoğu yenmiş mısır lapası, Soren ile konuşmaya çalışıyor. Soren umursamamaya çalışıyor, üç gün önce yediği balığın kılçıkları çöpten Soren'in yüzüne bakıyor. Yine aynı yerdeyim diye iç geçiriyor Soren. "Neden bu uğraşın" diyor Glen Soren  "beni anlayacak burada yalnızca teleskopum var geceleri o anlar beni, hem yanmış mısıra etleri ayrılmış balığa ne oluyor teleskopum olmasa nasıl takip edebilirim bütün bu olanları"  Soren teleskopunun başına geçti ayın dolunay olmasına daha var yıldızlar da kendi halinde. Gece ve gök daha huzurlu gündüzlerin diktatörü güneş yok, gökyüzünde herkes kendi halinde geziniyorlar. Soren arkasına döndü kılçık hala iğrenç iğrenç Soren'e bakıyor. Soren  "dışarıya atılma vaktin geldi kılçık" dedi ve acımasızca kılçığı kafasından tutup pencereden dışarıya fırlattı. Sonra teleskopa tekrar yoğunlaştı "bir değişiklik yok yukarıda off" dedi Soren. Dolunay olmasına halen beş gün ...

Beelzebub'ın en büyük oyunu senin zamanını geçirmesidir. Beelzebub ne dersen sana yararlı hiçbir şey söylemeyendir. Beelzebub nerede dersen kasabadadır ve onu bulursan her şeyi kaybedersin, kasabaya nasıl gidilir dersen okyanustaki damlalar sayısınca yolu vardır. Beelzebub nasıl biri dersen onun hakkında ne düşünüyorsan anında ona dönüşendir. Beelzebub neden böyle dersen insanların en çok kendisinden bahsedilmesinden hoşlandığını bildiği içindir. Beelzebub ne zaman var oldu dersen hiç kimse bilmiyor. Beelzebub kim dersen yaşayan ölülerin tanrısıdır ve sana hiçbir şey vaat etmeyendir.

Yazmak da yaşamak gibi zormuş, kolay yolu tercih edeceğim karmakarışık saçmalayacağım burada. Nasıl başlayacağım çok önemli değil, nasıl gideceği de öyle  Size bataklıktan bahsedeceğim buraya başka bir isim de verebilirsiniz. Bataklıkta mutlu olabilir mi insan, olamaz gibi geliyor değil mi ? En sonunda bunun cevabını vereceğim.